Gurbet mi, Sıla mı?

Gariplik, yabancılık ve gurbetlik anlamına gelen gurbet, kişilerin doğup yaşadığı muhitten uzak, gariplik çektikleri yer olarak tanımlanmıştır. “Vusul” kökünden gelen ve “vasıl olmak”, “ulaşmak” ve “kavuşmak” anlamlarına gelen sıla ise, bir süre ayrı kalınan bir yere veya yakınlara kavuşmayı, ya da gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü ve özlediği yer olarak ifade edilmiştir.

Hep birlikte anılan gurbet ve sıla kavramları, kültürümüzde bir zıtlık olarak yer almıştır. Bundan dolayı da çoğumuza göre sıla güzel, gurbet kötüdür.

Nitekim sıla ve gurbeti konu alan,

“Ah gurbet, zalim gurbet…”, “Gönül gurbet ele varma…”, “Gurbet o kadar acı ki…”, “Yolumuz gurbete düştü…”, “Yol ver dağlar ben sılama gideyim…”, “Bir yiğit gurbete düşse …”, “Gurbet elde bir hal geldi başıma…” gibi şarkıların ve türkülerin ana teması da bu mahiyettedir. Kısacası gurbet ayrılık, sıla kavuşmak; gurbet gariplik çekmek, sıla kendini güvende hissetmek; gurbet hasret çekme yeri, sıla özlem giderme mekânı; gurbet yalnızlık, sıla beraber yaşamak; gurbet sıkıntı, sıla ferahlık; gurbet unutmak, sıla hatırlamak olarak ifade edilmiştir. Bu yüzden olsa gerek ki gurbete hep kaygılı, hüzünlü ve buruk olarak çıkılmıştır.

Ne sebeple olursa olsun, gurbete gidildiğinde, hep önünde sonunda sılaya dönme arzusu vardır. Ancak, bu çoğu kez mümkün olmaz. Çünkü önceleri okul ve iş, sonra çoluk çocuk, daha sonra onların eğitimi vs. derken bir de bakmışsın ki, seneler geçip gitmiş. Geriye dönüp bakarsın ki zaman içinde gurbet sılaya, sıla da gurbete dönüşmüş. Artık sıla hasreti içini yakıp kavursa da gurbetten zor vazgeçersin.

Gurbet elbette bağrında sadece olumsuzlukları barındırmaz. Gurbetin bize sunduğu sayısız nimetler de mevcuttur.

Mesela gurbet genellikle;

  • Bize öğrenim imkânı ve iş imkânı veriyor.

  • Çocuklarımıza önemli bir oranda daha iyi bir eğitim ortamı sağlıyor.

  • Sağlık kurumlarının çokluğu ve kalitesiyle bize rahat tedavi kolaylığı sunuyor.

  • Sıladan uzaklaşma ihtiyacı duyduğumuzda müşfik ve cömert bir misafirperver gibi bize bağrını açıyor.

  • Sosyal çevremizin genişlemesine, yeni dostluklar edinmemize vesile oluyor.

  • Bizi olgunlaştırıp, hoşgörü sahibi yapıyor.

  • Bize sevmeyi, saymayı ve affetmeyi öğretiyor.

  • Bizi sıladaki olayları, daha rahat tahlil ve muhakeme etmeye yöneltiyor.

Gurbette ayrıca azınlık psikolojisi de gelişiyor. Özellikle de adaptasyon sıkıntılarının yaşandığı dönemlerde, kendini başkalarına göre güçsüz hissetmenin verdiği ruh haliyle, hemşeriler birbirleriyle daha fazla ilgileniyorlar. Memlekette birbiriyle pek samimi olmayan insanlar bile, gurbette daha iyi bir münasebet içinde olabiliyorlar. Sırası geldiğinde, ekmeklerini, daha kolay paylaşabiliyorlar.

Neticede gurbet, bazen iş, okul, ev-bark ve güzel imkânlar; bazen de sıkıntı, cefa, çile, keder, hasret ve sıladan kaçıştır. Gurbet aynı zamanda sıla hasretini var eden ve sılayı güzelleştirendir. Kısacası, nimetleriyle ve külfetleriyle gurbet, bir mecburiyettir. Ne diyelim? Keşke, ekmeğimizi ve istikbalimizi sılada kazanma imkânımız olsaydı da hep yakınlarımızla, beraber olsaydık.

Sıladaki ve gurbetteki herkese, sevdikleriyle beraber mutlu ve bereketli hayatlar dileğiyle.