Çevre Sorunlarımız ve Söğütlü Çayı

Köylerimizdeki “Çevre Sorunları” denilince öncelikle Söğütlü çayındaki kirlilik ve bu kirliliğe sebep olan faktörler aklımıza gelmektedir. Kirliğin temel sebepleri arasında (önceliklerine göre) evsel atıkların Çay’a tahliye edilmesi, bilinçsiz ilaçlamalar ile hayvansal gübrelerin oluşturduğu kirlilikler ön plana çıkmaktadır. Köylerimizde hayvan gübrelerin gelişigüzel dışarı atıldığı ve bunun da hem çeşitli hastalıklara neden olduğu, hem de rüzgâr ve yağmur gibi faktörler nedeniyle kirliliğe neden olduğu, yağışlarla birlikte bu gübrelerin Söğütlü çayına taşındığını üzülerek müşahede etmekteyiz.Söğütlü Çayı Karahasanuşağı

Yaşı kırkın üzerindeki köylülerimiz bilirler ki, Söğütlü Çayı eskiden pırıl, pırıl akardı. Yazın bile, debisi hatırı sayılır nehirlerden aşağı kalmazdı. Suyu tertemizdi. İçindeki çakıl taşları, inci mercan gibi parlardı. Suyu içilecek vasıfta olduğundan, kıyısında ikamet eden köylülerimizin bir kısmı içme sularını buradan karşılarlardı. Ayrıca içinde bol miktarda ve ondan fazla balık çeşidi barınırdı. Seyrettikçe insanın içi açılırdı.

Son yıllarda, köye gitmeden önce, her defasında Söğütlünün o eski hali gözlerimin önüne gelir. Ancak, köye her vardığımda içim burkulur. Çünkü nerdeyse Çayın suyu artık adeta bir lağım akıntısını andırıyor. İçinde çeşit, çeşit pislikler yüzüyor. Daha önceleri parlayan çakıl taşları, şimdi kalın bir kir tabakasıyla kaplanmış durumda. Kirlilik o kadar fazla ki, neredeyse Çay’ın içinde balık kalmamış.

Doğal hayattan, modern hayata geçişle beraber, köylerimizde tuvalet kültürü de gelişti. Artık her evde şebeke suyu ve tuvalet var. Her evde suyun akması, kapalı tuvaletlerin bulunması, köylülerimiz için çok güzel bir gelişmedir. Ancak, ne var ki bu olumlu gelişme beraberinde bazı sıkıntılar getirdi. Çünkü evlerden tahliye edilen banyo ve mutfak atıkları, Karahasanuşağı ve Türkören köyleri dışında kanalizasyon sistemi olmadığından, açıkta akmaktadır. Açıkta akan bu atık sular neticede Çay’a karışıyor. Hatta sayıları fazla olmasa da bazı yerlerde tuvalet atıkları da doğrudan Çay’a karışmaktadır. Dolayısıyla modern hayatın tüm bu kolaylık ve güzelliklerin bedelini, şimdi Söğütlü çayı ağır bir şekilde ödüyor.

Diğer taraftan, köylerimizde kayısıcılık geliştikçe, su ihtiyacı da arttı. Bilindiği gibi, bu su ihtiyacının büyük bölümü Söğütlü çayından karşılanıyor. Bundan birkaç yıl önce, Çay’ın üzerinde 200’e yakın su motorunun çalıştığını duymuştum. Bu motorların on beş günde bir sulama yaptığı düşünülürse, sulama mevsimlerinde, her gün ortalama 13 motor, durmadan Çaydan su çekiyor demektir. Dolayısıyla yaz aylarında Söğütlü çayının suyu iyice azalmaktadır. Böyle olunca da kirlilik daha belirgin hale gelmektedir.

Bu konuda ilk ciddi girişim Karahasan Uşağı köyünde başladı. Daha önce açıkta akan atıklar yapılan kanalizasyon şebekesine aktırıldı. Ancak, ne var ki bu atıklar, köprü ayağının dibinde kazılan bir çukurda biriktirildi. Bu yanlış uygulama sonucunda atıkların Söğütlü Çayı’na karışma ihtimali oldukça yüksekti. Ayrıca, üstü açık olması nedeniyle çukurda biriken atıklar, hem çok kesif bir koku yaymakta, hem de çoluk-çocuk için tehlike arz etmektedir. Yani mevcut probleme çare bulalım derken, yeni sıkıntılar ortaya çıkmıştı. Neyse ki KÖYDES sayesinde hem Karahasanuşağı, hem de Türkören köyünün kanalizasyon sistemi yapılmıştır. Bu sayede, artık nüfusu kalabalık olan iki köyün evsel atıkları çaya karışmayacaktır.

Bundan 20 sene öncesine kadar, Çay’ın kıyısındaki yerleşim birimlerinde, pis atıkların Çay’a karışması söz konusu değildi. Debisinin yüksek olması nedeniyle de Çay, karışan ufak çaptaki tabii kirlilikleri kaldırabiliyordu. Ancak, yıllar geçtikçe, yazları Söğütlü Çayı’nın suyu hem azaldı, hem de kirliliği arttı. Kısacası, Söğütlü bir taraftan can çekişirken, diğer yandan da yaz aylarında, cılız bünyesinde barındırdığı mikroplarla çevresinde yaşayanlar için tehlike saçmaktadır.

“Akan su pislik tutmaz” atasözünün, mantığını, kabul etmek mümkün değildir. Akan suyun nasıl pislik tuttuğunun en büyük delili, Söğütlü çayıdır. Artık hepimiz görüyoruz ki insanoğlunun ihmali ve vurdumduymazlığı, akan suyu da deryayı da kirletiyor.

Peki, ne yapmalı? Derseniz. Kestirme yoldan, Çayı kirletmeyelim derim. Bunun için de öncelikle kirliğin en büyük sebebi olan evsel atıkların lağım çukurlarında (fosseptik) toplanması gerekir. Usulüne göre yapılmış, 3x3x2,5 m ebadındaki bir lağım çukuru yaklaşık 2 senede bir doluyor. Bunların vidanjörle belediye tarafından çekilme maliyeti ise yaklaşık 50 TL’dir. Tabii ki burada en büyük görev, Çay kenarındaki Söğütlü Çayı Türkören1bütün köy muhtarlarına düşüyor. Bir an önce ya kanalizasyon sistemlerinin yapılması ya da lağım çukuru yapılması için köylüyü bilinçlendirmeleri ve teşvik etmeleri gerekir. Çünkü biz kirletmezsek, Söğütlü çayı kendini bir-iki bahar içinde pırıl, pırıl hale getirir. Ayrıca, hayvan gübrelerinin köy dışında yapılacak, kuyu veya duvarla çevrili mekânlarda toplanması, bu problemin olumsuz etkilerini oldukça azaltacaktır. Ayrıca Kavaktepe Barajının yapımı gerçekleştiğinde Söğütlü Çayı’nın debi problemi de inşallah ortadan kalkacaktır.

Bir düşünün; eski günlerdeki halini tasvire çalıştığım gibi, içinde gönül rahatlığıyla yüzülen, içinde türlü, türlü balık kaynayan ve hatta zaruri hallerde suyunu içebileceğimiz bir Söğütlü Çayı’nı ve içinde gezerken ağzımıza burnumuza hayvansal ve evsel atıkların dolmadığı bir çevreyi kim istemez? Öyleyse, gelin; el ele verelim ve önce köylerimizi, dolayısıyla da Söğütlümüzü bu pislikten kurtaralım.

Yorum yapabilirsiniz: